16 Haziran 2018 Cumartesi

NORMAL OKUL


Aras’ın ilkokulu ile ilgili bir şikayetimi soracak olursanız size eğitim süresinin dört yıl olmasıydı, diye cevap veririm. Doğrusu, verilen eğitim ve sınıf içinde yakalanan hava gibi şeyler düşünüldüğünde oğlumun Bahçelievler Gazi İlkokulu’nda geçirdiği sürenin, eskiden olduğu gibi, 5 yıl olmasını isterdim. Bir veli olarak bu daha hoşuma giderdi. Yakalanan istikrarı bozmanın pek anlamı yoktu. Zaten 5+3’ün çocukların psikolojik gelişimi için daha uygun olduğu genel bir kabul. Geçiyorum…

Bugünkü sistem, tıpkı havaalanlarındaki yer görevlileri gibi sürekli el kol işaretleri yaparak, öğrencileri özel okullara yönlendiriyor, bildiğimiz anlamda semt okulları bir norm olmaktan çıkıp birer istisna haline geliyor. Kimi devlet okullarında bir sınıftaki öğrenci sayısı öğretmenlerin başaçıkabileceğinden çok fazla. Daha geçenlerde bir veli, ilkokula başlayacak oğluyla ilgili konuşurken, hafif bir isyan havası içinde, ‘Ben niye çocuğumu normal bir okula gönderemiyorum yahu?”, diye soruyordu. Kuşkusuz buna verilecek yanıt çok ve burası yeri de değil, ama şu ‘normal okul’ şikayetinin (talebinin) içinde ciddi bir sistem eleştirisi olduğunu da kabul etmek gerek.

Giderek daha az insanın yaşadığı bir keyfiyet: Mahallemizde bir okul, genelde civar semtlerden gelen öğrenciler, çalışkan ve işini bilen öğretmenler. Mütevazı bütçelere ve sınırlı fiziksel şartlara rağmen okula neşe içinde giden çocuklar. Annesiyle ben Aras’ın dört yıl içinde aldığı mesafeden ve bu yolu alış biçiminden genel olarak memnunuz, öğretmenimizi sevdik, bir öğrenci grubunun nasıl aşama aşama bir sınıfa dönüştüğüne tanık olduk. Daha ileri yaşlar için bu tatlı dert benim de başımda, konuyu biliyorum, ama 6-10 yaş arasının çok özel, çok farklı bir dönem olduğu da bir gerçek. Bu, büyük bir sorumluluk. Verilen ev ödevlerinin ölçüsünden, sınıf içindeki hassas dengelere, velilerin envaiçeşit beklentilerinden müfredattaki sıkıntılara kadar sınıf öğretmenlerimiz çok yoğun bir gündem içinde çalışıyorlar. Ve doğrusu iyi iş çıkarıyorlar…

Dediğim gibi, bugün çocuklarımız şehrin işlek bir caddesinde, iki kafenin arasına, neredeyse her gün bir yenisi açılan özel okullara yönlendiriliyor. Çoğu aslında iş merkezi olarak tasarlanmış, bahçesi bile olmayan binalar. Halbuki deprem sonrasındaki yapılanma sürecinde makro bir plan işleri gayet güzel çözerdi. Sanırım biz bu treni de kaçırıyoruz. Eskiden okullaşma bir ölçüttü, yani bu bir nicelik meselesiydi. Ama bugün, mesela ortaöğretim için, çocuğunuzu bir devlet okuluna göndermek istediğinizde seçeneklerdeki sınırlılık sinirinizi bozabilir. 'Normal' okullar giderek azınlık haline geliyor.

Aras tabii 4 + 4 / 5 + 3, böyle şeyleri fazla bilmiyor. Ama süre konusunda sanırım benim gibi düşünüyor. Bunu, dördüncü yılın son gününde eve gelince, elinde karnesi, boynuma sarılıp ağlayışından anlıyorum…

Hiç yorum yok:

                    KİTAPLAR ÇEVRELER Bir Gazetecinin Edebiyat Adamı Olarak Portresi I. Metin Münir’in Zavallı Kalbimi Rahatlat adlı...