Aras’ın
ilkokulu ile ilgili bir şikayetimi soracak olursanız size eğitim süresinin dört yıl olmasıydı, diye cevap veririm. Doğrusu, verilen eğitim ve sınıf içinde
yakalanan hava gibi şeyler düşünüldüğünde oğlumun Bahçelievler Gazi İlkokulu’nda
geçirdiği sürenin, eskiden olduğu gibi, 5 yıl olmasını isterdim. Bir veli olarak bu daha hoşuma giderdi. Yakalanan
istikrarı bozmanın pek anlamı yoktu. Zaten 5+3’ün çocukların psikolojik
gelişimi için daha uygun olduğu genel bir kabul. Geçiyorum…
Bugünkü
sistem, tıpkı havaalanlarındaki yer görevlileri gibi sürekli el kol işaretleri
yaparak, öğrencileri özel okullara yönlendiriyor, bildiğimiz anlamda semt
okulları bir norm olmaktan çıkıp birer istisna haline geliyor. Kimi devlet
okullarında bir sınıftaki öğrenci sayısı öğretmenlerin başaçıkabileceğinden çok
fazla. Daha geçenlerde bir veli, ilkokula başlayacak oğluyla ilgili konuşurken, hafif bir isyan havası içinde, ‘Ben niye çocuğumu normal bir okula gönderemiyorum yahu?”, diye
soruyordu. Kuşkusuz buna verilecek yanıt çok ve burası yeri de değil, ama şu ‘normal
okul’ şikayetinin (talebinin) içinde ciddi bir sistem eleştirisi olduğunu da kabul etmek
gerek.
Giderek
daha az insanın yaşadığı bir keyfiyet: Mahallemizde bir okul, genelde civar
semtlerden gelen öğrenciler, çalışkan ve işini bilen öğretmenler. Mütevazı
bütçelere ve sınırlı fiziksel şartlara rağmen okula neşe içinde giden çocuklar.
Annesiyle ben Aras’ın dört yıl içinde aldığı mesafeden ve bu yolu alış
biçiminden genel olarak memnunuz, öğretmenimizi sevdik, bir öğrenci grubunun
nasıl aşama aşama bir sınıfa dönüştüğüne tanık olduk. Daha ileri yaşlar için bu
tatlı dert benim de başımda, konuyu biliyorum, ama 6-10 yaş arasının çok özel,
çok farklı bir dönem olduğu da bir gerçek. Bu, büyük bir sorumluluk. Verilen
ev ödevlerinin ölçüsünden, sınıf içindeki hassas dengelere, velilerin envaiçeşit beklentilerinden müfredattaki sıkıntılara
kadar sınıf öğretmenlerimiz çok yoğun bir gündem içinde çalışıyorlar. Ve doğrusu
iyi iş çıkarıyorlar…
Dediğim gibi, bugün çocuklarımız şehrin işlek bir caddesinde, iki kafenin arasına, neredeyse her gün bir yenisi açılan özel okullara yönlendiriliyor. Çoğu aslında iş merkezi olarak tasarlanmış, bahçesi bile olmayan binalar. Halbuki deprem sonrasındaki yapılanma sürecinde makro bir plan işleri gayet güzel çözerdi. Sanırım biz bu treni de kaçırıyoruz. Eskiden okullaşma bir ölçüttü, yani bu bir nicelik meselesiydi. Ama bugün, mesela ortaöğretim için, çocuğunuzu bir devlet okuluna göndermek istediğinizde seçeneklerdeki sınırlılık sinirinizi bozabilir. 'Normal' okullar giderek azınlık haline geliyor.
Aras
tabii 4 + 4 / 5 + 3, böyle şeyleri fazla bilmiyor. Ama süre konusunda sanırım benim
gibi düşünüyor. Bunu, dördüncü yılın son gününde eve gelince, elinde karnesi,
boynuma sarılıp ağlayışından anlıyorum…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder