12 Eylül 2017 Salı

"KONSER BENİM İÇİN İBADET GİBİ BİR ŞEYDİR"

Mazhar Alanson’un Oylum Talu’ya konuk olduğu programı birkaç kez izledim, parça parça da olsa. Üstat biraz yaşlanmış, konuşması da yavaşlamış, arada duraksıyor ama Talu’nun sorularını gayet makul bir şekilde yanıtlıyor, sırasında esprili cevaplar vermeyi de ihmal etmiyor. Bir ara, manevi dünyası da çok yüksek, mealinde bir yorum geldi sunucudan, Alanson bunu “Yok, çok yüksek sayılmaz” diye karşıladı, “Öyle şehrin içinden değil, civar köylerden!”


Bu akıcı söyleşide sanat ve sanatçının üretim süreciyle ilgili konuşurken bir ara şöyle dedi ünlü müzisyen: Ben satır satır topluyorum. Mesela “Yandım yandım” dizesi Umre’deyken gelmiş aklına, ilk gün; ikinci gün, izleyen satır yetişmiş: “Ah ki ne yandım.” (Bunları böyle yazıyorum, kendisi televizyonda anlattığı için, yoksa herkesin ibadeti ya da ibadet etmeyişi kendine, bunu biliyorum.) Sonra, çok sonra, alakasız bir zamanda, “Bana yeniden şarkılar söyleten kadın” dizesi gelmiş. Böyle böyle tamamlanmış şarkının sözleri. Diyor ki: Ondan sonra gitarımı elime alıp bu sözlere bir beste yapmak benim işim zaten. 

Sonra düşündüm: Acaba diğerleri nasıl yapıyordu? Yani, öteki sanatçılar, şairler, söz yazarları, besteciler hatta yönetmenler, ressamlar, heykeltıraşlar… Onlar nasıl “topluyordu”?

Öyle ya, Alanson'unkini tamamen özgün bir metot olarak göremeyiz. Bir şiiri, masasına oturduğu anda ve bir batında kotaran sanatçıların sayısı çok olmasa gerek. Bunu güncelerden, anı kitaplarından biliyoruz. Bazen bir şiirin yazımı çok uzun zaman alıyor, şair doğru dize için yıllarca bekleyebiliyor. Diğer türler için de aynı şeyi söylemek mümkün tabii. Öykü özelinde konuşmam gerekirse: Bir hikayenin yazımını tetikleyen fikirle onu işlerken kullandığınız bir detay arasına yirmi-otuz yıl girebiliyor. Yolda yürürken duyduğunuz bir cümle birkaç hafta sonra bir arkadaşınızla sohbetiniz sırasında gelen başka bir cümleyi önceleyebiliyor, sonra onunla kesişebiliyor. Sanırım edebiyatçılar, o büyük eserlerin yazarları, onlar da eserlerini böyle satır satır, parça parça topluyorlar, sonra her şeyi birleştiriyorlar.

Ne denir,  iyi ki topluyorlar…

                    KİTAPLAR ÇEVRELER Bir Gazetecinin Edebiyat Adamı Olarak Portresi I. Metin Münir’in Zavallı Kalbimi Rahatlat adlı...