15 Ekim 2014 Çarşamba

MUTSUZLUĞA DOYUM

“Belki birlikte bir senaryo daha yazarız. Ve daha başka senaryolar. Yaşadığımız sürece bir şeyler yapmak zorundayız.”

Bu cümleler Tezer Özlü’nün Ferit Edgü’ye yazdığı bir mektuptan*. Tarih 3 Mayıs 1984, Türkçe’nin doruk romanlarından biri olan Hakkâri’de Bir Mevsim yeni filme çekilmiş, mektupta bundan sonra yapılabilecekler üzerinde duruluyor.  Tezer Özlü özlemle ve kardeşçe yazıyor Türkiye’deki yazar/ yayımcı arkadaşına. O dönem yaşadığı sorunlarını, geleceğe ait hayallerini anlatıyor Edgü’ye, ona içini döküyor. “Yaşadığımız sürece...” diyor.



İki edebiyatçının yazışmalarında, söylemeye gerek yok, güzel ve özenli bir dil var; üstelik pek çok yazar ve eser adı geçiyor bu mektuplarda. Bunlardan biri de Peter Handke’nin Mutsuzluğa Doyum’u. Orjinal ismi Wunschloses Ungluck olan kitabı Türkçe’de yayımlamak isteyen Edgü, arkadaşından kitabın adı için çeviri önerileri istiyor. Doğrusu Edgü’nünki Tezer Özlü’nün okurlarına, bugün iyice moda olan bir deyimle söylersek, manidar gelecek bir rica; zira onlar, Özlü’nün, insanın mutlu olma hali üzerine sıklıkla durmuş, mutluluk meselesiyle sürekli hesaplaşmış (boğuşmuş mu demeli) bir yazar olduğunu bilirler. Mesela Yaşamın Ucuna Yolculuk’u okumuş olanlar, onun kimi satırlarından fışkıran mutsuzluk, yabancılık ve yurtsuzluk (dilerim bir dahaki dünya futbol şampiyonasında ben de bu dünyadan gitmiş olurum) gibi temaları ele alışındaki acı tadı hatırlayacaklardır. Tezer Özlü’nün, kitabın adı için Ferid Edgü’ye önerdikleri arasında Mutsuzluğun Boşluğu, Mutsuz Bir Hiçlik, Mutsuzluğun Durgunluğu gibi adlar var, ki anlaşılan kitabın yayımcısı bu seçenekleri pek uygun görmemiş!

Peter Handke’nin kitabıyla geçen Bayram tatilinde bir alışveriş merkezinde karşılaştığımda bu yaz okuduğum Edgü-Özlü yazışmalarını hatırladım ve hemen raftaki bu mutsuzluğa uzandım.  Kısa bir anlatıydı elimdeki, incecik bir kitap. Çocuklar X-Box’ta falan oyalanırken yarısını bitiririm, diye düşünmüştüm. Ama gördüm ki içi beni yakan metinlerdenmiş. Sağlam, sıkı bir anlatı dili kurmuş Handke, annesinin arkasından, onun anısına yazdığı bu iç dökmede. Eser, kitabın arkasındaki yazıda ‘yazarın kariyerindeki en dolaysız ve yoğun yapıtlardan biri’ diye tarif ediliyor. Cümleler tertemiz ve berraklar, kolay tüketime kapalı, yeniden okumalara açıklar. Handke, annesinin gençlik yıllarını anlatırken dönemin politik ve sosyal atmosferinin içine de sokuyor okuru. Mutsuzluğa Doyum, Ferit Edgü’nün yayınevi olan Ada Yayınlarındaki ilk baskısından 29 yıl sonra şimdi Aylak Adam tarafından basılmış.


“Annem beş çocuğun dördüncüsüydü. Okulda zeki bir öğrenciydi, hocalar en iyi notları veriyor, düzgün yazısını övüyorlardı, derken okul yılları da geçiverdi. Öğrenmek bir çocuk oyunuydu yalnızca, şimdiyse büyüyünce, okul zorunluluğu ortadan kalkınca, gereksizleşiverdi. Kadınlar artık evde kendilerini bekleyen evcilliğe alışmaya başladılar.”
 

Tezer Özlü yazdığı cevap mektubunun sonunda, kendi durumunu, ruh halini anlatırken söylediği, öylesine aklına gelen Hiç Bir Şey İstememenin Mutsuzluğu’nu da eklemiş listeye. Almanca bilmediğim halde -ve fakat şimdi kitabı bitirmiş olduğum için- bu seçenek de fena gelmiyor bana, ama böyle bir kitap adının satış açısından tercih edilmeyeceği de bir gerçek. Galiba kitabın mevcut ismi, Mutsuzluğa Doyum, en güzeli.

O halde, neden aynı zamanda bu yazının başlığı da olmasın?

*Her Şeyin Sonundayım / Sel Yayıncılık

                    KİTAPLAR ÇEVRELER Bir Gazetecinin Edebiyat Adamı Olarak Portresi I. Metin Münir’in Zavallı Kalbimi Rahatlat adlı...