Öyleymiş! Yıllar
önce Mehmet Barlas’ın bir yazısında okumuştum. Yine geçenlerde bir Facebook
paylaşımı vardı: Bir üniversitede araştırma yapılmıştı, belli bir miktardaki can
sıkıntısının çocuğun zihin dünyasına olumlu bir etki yaptığı bulunmuştu. Zaten
çoğumuz tanık olmuşuzdur buna: Yapacak bir şey bulamayan çocuk mecburen kendini
eğlemeyi öğrenir. Bu durum, yani can sıkıntısı, çocuğun hayal gücünü tetikliyor,
onun yaratıcılığını geliştiriyor. İşte bunları bulmuş bilimsel çalışmalar. Böylece
biraz içten içe bildiğim, sezdiğim ve uygulamaya çalıştığım bir durum bilimsel
tezlerle de desteklenmiş oluyor.
Arabayla yaptığımız
uzun yolculuklarda hiç tablet/telefon vermedik Aras’a. Arka koltukta oturdu
hep, bizi dinledi, sohbete katılabildiği kadar katıldı, sustuk bazen, bazen küçük
bilgi yarışmaları (hangisi farklı?) yaptık. Bir defasında –Göreme’ye
gidiyorduk, Ankara yolundaydık- NTV Radyo’ya denk geldik, Halit Kıvanç’ın
programıydı, böyle beklemek ve bekletmek üzerine bir sohbet, kulak verdik,
toplam 7-8 dakika bir şey sürdü zaten. Hoş bir konuşmaydı. Halit Usta tatlı
tatlı anlatıyordu. Aras arkada uzanmıştı. Program bitince “Oh ya, dinlendim!” dedi!
Evde de var kısıtımız. Okul döneminde Aras sadece Cuma ve Cumartesi günleri tablette oyun oynayabiliyor. Hafta içi digital dünyadan hayli uzak kalıyor. Özlem, muhtemelen kavuşulanı daha değerli kılıyor (Yarın tablet günü, baba!) Okul günlerinde ödev yapması, kendine başka işler bulması gerek. Bu durum, yani gün içinde tablete ulaşamayacağını bilmesi onu bölmüyor, kafası oraya takılmıyor. Günlük hayatımızın hayhuyu içinde pek üstünde durduğumuz bir şey değil bu, ama insanın düşüncelerinin bölünmemesi aslında ne kadar önemli...
Odaklanmanın, bir
yerde bir süre kalmanın -ve gerekirse oyalanmanın- bu kuşaktaki çocuklar için
ne kadar zor bir şey olduğunu hepimiz biliyoruz. Sinan Öğretmen, Aras’ın genelde
dersi dinlediğini, anlatılanlara kulak verdiğini ve bunun iyi bir özellik
olduğunu söylüyor. Bu durumun bizim uyguladığımız tablet politikasıyla bir
alakası var mı, tam olarak bilmiyorum; ben, kuruyorum.
Geçen gün (yine
bir yolculukta) bir süre sesi çıkmadı Aras’ın arka koltukta, aynadan şöyle bir
yokladım, camdan dışarıya bakıyordu, dalmıştı, yukarıya, mavi gökyüzüne, bulutlara
takılmıştı gözleri. Sanırım yine dinleniyordu!
Aşırıya kaçmamak
şartlıyla arada böyle dalmak iyidir, büyüklere de önerilir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder