Onu ilk kez Uzak İhtimal’de izlemiştim. Galata’da bir apartmanda, karşı dairesinde yaşayan bir rahibe adayına ilgi duyan müezzin
rolündeydi (dinler arası diyalog?) Sonra Kış
Uykusu’nda kısa ama etkili sahnelerle geliyordu. Bu yakınlarda izlediğim Sarmaşık’ta ise kelimenin tam anlamıyla
döktürmüş! Abarttığımı düşünenler olabilir, olsun: Bir benzerini ancak Dustin
Hoffman’da, Al Pacino’da ya da ne bileyim Jack Nicholson’un oynadığı arıza karakterlerde izleyebileceğimiz nefis
bir performans.
“Burada rol yapan
kimse yok” demem, bir aktörün oyunundaki doğallığı vurgulamak için. Nadir Sarıbacak gibi oyuncular bir rolü
canlandırmıyorlar, direkt o roldeki kişi
oluyorlar. Lokantada yanınızdaki masada yemek yiyen adam veya oto-sanayideki bitirim
delikanlı kadar doğallar. Film bittiğinde o adam veya kadının gerçekten hayatta
olduğunu, yakınlarda bir yerlerde yaşadığını düşünüyorsunuz. Bu durum pek çok
edebiyat eseri için de (mesela Yaşar Kemal’in veya Dickens’in romanları) geçerli
değil midir? Belki edebiyatseverlerin bu tarz filmleri özellikle sevmesinin
nedeni de budur.
Tabii, bu duyguyu
ekranın bu tarafına geçirmek öyle kolay bir iş değil. Kış Uykusu yazımda Nejat İşler üzerinden söylemiştim: Bir oyuncunun
gerçek potansiyelini TV dizilerinde nadiren izleriz. Bize bu hazzı ancak sinema
yaşatır. İşinin ehli bir yönetmenin elinde, iyi yazılmış diyaloglara yaslanan
bir aktör perdede yükselir, büyür.
Konuya Nadir
Sarıbacak özelinden girdik ya, aslında kastımız bu tip filmlerdeki* bu tip
oyuncuların tamamıdır ve aslında bu, bir ‘yönetmene övgü’ yazısıdır. Bahsettiğimiz
tarzdaki oyunculuğun gerçekleşmesi için oyuncu seçimi ve yönetimi en önemli
hususlar kanımca. Ve böyle filmlerin belli niteliklere
sahip olması gerekiyor: Sakinlik, sahicilik, kendinden eminlik, sindirerek
anlatım vb. Gişeye belki tersten etki yapan şeyler ama sinemayı sinema yapan da
bunlar bence.
Tolga Karaçelik’in
bu Altın Portakal ödüllü filmindeki sembolizme (sarmaşık, salyongozlar, Kürt)
burada hiç girmiyorum. Sadece BEDAŞ sahnesini çok sevdiğimi ve birkaç defa
izlediğimi söyleyeyim. Ve bu yüzden şu aralar derste bir şey anlatırken örnek vermek
isteyip de hafif tıkandığımda “...işte
öküzdü, inekti” dememek için kendimi zor tutuyorum!
*Bu tip filmlerin
tanımı ve kapsamı nedir, tam olarak bilmiyorum. Böyle durumlarda tanımlardan ziyade örnekler işe yarar. Benimkiler şöyle sıralanabilir: Çoğunluk, Sonbahar, Yozgat Blues, Kader, Kış Uykusu, Abluka, Sarmaşık.
1 yorum:
"Nadir Sarıbacak" günden güne kendisini geliştiren bir oyuncu. Kısa bir rolü olmuştu "Gişe Memuru" filminde ama dikkatimi çekmişti, basit ama yüz ifadeleri ile rolüne bir derinlik kazandırdığını düşünmüştüm. Sarmaşık filminde "Kürt" rolünü oynayan oyuncu hariç herkesi beğendim. Sırf etkileyici fiziksel yapısı nedeni ile o rolde harcanmasa idi. Oyunculuklar on numara diyecektim ben de. Filmi biraz geç izlediğime çook pişman olmuştum.
Yorum Gönder