Aslında benim pek niyetim yoktu. Ya da listedeydi de biraz öne alındı
diyelim. Buna Semiha vesile oldu. Bir akşam yine yemek sonrası çayındayız,
telefonunu yeni mi almıştı neydi, denemek için kalemini ekranda şöyle bir
gezdirdi. Bir şey söyleyin de yazayım, dedi. Bir an bir sessizlik oldu, hadi söyleyin, ne yazayım? Tamam, dedim ben de, yaz bakalım: Köpekler
İçin Gece Müziği... Hocam ya, dedi Ebru, nereden buluyorsunuz böyle şeyleri? Doğrusu
kitabın adını daha çıktığı gün mimlemiştim. Çarpıcı ve değişikti, romanın
içeriği ile ilgili hiç bir şey ima etmiyordu. Böyle kitapları severdiniz. Semiha,
kaleminden çıkan mavi bir ışıkla ekrana yazıverdi kitabın ismini. Sonra işte silmemiş...
Aylar sonra, yok belki bir yıl geçti aradan, bir yerden kitap getirtecekti. Uygun bir yer buldum, varsa aklınızda kitaplar ekleyelim listeye, dedi, Benim
aklımda o ara kitaplar var mıydı, vardı, birkaç roman söyledim Semiha’ya, bir
de öykü kitabı. Bir gece tam listeyi yolladı bana, güzel kitaplar seçmişti, Günter Grass, Hakan Günday falan vardı ve Köpekler İçin Gece Müziği de
oradaydı. Ertesi gün sordum, köpekler ne alaka dedim, bilmiyorum, dedi Semiha,
bir öğrencim mi söyledi ne, telefonuma kaydetmişim, ne zamandan beri duruyor
orada. Dedim ki, unutmuşsun sen, birlikte yazmıştık onu ekrana, hani bir akşam hatırlasana...
Geldiği gün ya da ertesi gün okudum Köpekler İçin Gece Müziği’ni. Çok net,
tok sesli bir metin, her şey yerinde ve kararında. Kapalı, puslu bir dünyanın
içine alıyor sizi Faruk Duman, huzursuz bir atmosferi var bu anlatının ve işte orman,
bütünüyle bir orman, karanlık ve bazen yağmurla ıslanıyor, arada dişini de
gösteren bir gerilim içinde. Avcıatmaca, ve karısı Kara Zühre, Timsah, Kahve...
Bir nükleer savaş olmuş da koca dünyada bir kaç garip insan ve hayvan kalmış
gibi, bir de yağmur... Romanı kat ederken okur kendini bir film platosu içinde
hissedebilir, ben biraz öyle hissettim. Bu da herhalde yapıtın etkisini gösteren
şeylerden biridir. Sonuçta, gerçek dünyadan bir parça uzaklaşmak bazen iyi herkese
iyi gelir.
Neler çağrıştırdı bana bu roman? Herhalde önemli bir meseldir bu, bir sanat
yapıtından bahsediyorsak. Doğanın veya ormanın da karakterlerden biri olduğunu
rahatlıkla söyleyebileceğimiz Köpekler
İçin Gece Müziği”ni okurken aklıma nedense sık sık Anlatı Ormanları İçinde Altı Gezinti geldi. Faruk Duman’ın romanı –sanırım
teknik veya akademik olmaktan çok çağrışımla ilgili sebeplerle- bir zamanlar
atlayarak okuduğum bu Umberto Eco denemelerine / derslerine yeniden dönmeye sevk
etti beni. Yani bu orman anlatısının içinden geçerken Eco’nun anlatı ormanını
hatırladım. Bu derslerde kurmaca metni bir ormana (ve de Borges’e atıfla,
yolları çatallanan bir bahçeye) benzetir Umberto Eco ve tıpkı yolunu izini
bilmediğimiz bir ormanın ortasında kaldığımızda olduğu gibi, bir metni okurken
de karşımızda birçok olasılığın ve anlam değişkeninin belirdiğini söyler. Bundan
sonrası biraz da okura kalmıştır, demeye getirir. Umberto Eco, bu derslerde
metni ‘okurun da katılımını talep eden tembel
bir araç’ olarak tanımlanır.
Eco şöyle der:
Örneğin benim örnek okurum Wolfang Iser’in Örtük Okuru’na
çok benzemektedir. Bununla birlikte Iser için okur,
metnin
çok sayıdaki potansiyel bağlantılarını açığa çıkaracak bir okurdur. Bu
bağlantılar, metnin hammaddesini işleyen zihin tarafından yaratılır, ancak
metnin kendisi değildirler-çünkü metin yalnızca cümlelerden, beyanlardan,
bilgilerden, vb. oluşur... Bu etkileşimin metinde yeri yoktur, ancak okuma süreci aracılığıyla gelişir. Bu süreç,
metinde biçim verilmemiş olan, ancak o
metnin niyetini temsil eden bir şeye biçim verir.
Köpekler İçin Gece Müziği’ni Eco’nun dersleri ışığında yapılacak
analizleri, yani işin teknik ve akademik kısmını akademisyenlere bırakmak en
iyisi. Benim aklıma ayıca bir film sahnesi düşürdü bu roman. İzleyenler
hatırlayacaklardır, Cold Mountain’da Jude Law’un fırtınadan korunmak için sığındığı
yalnız dağ evinde mısır koçanlarının mı kozalakların mı ne üstünde uyumaya çalıştığı
bir sahne vardır. Gene böyle koyu bir gecedir, tekinsizlik diz boyudur ve o
evdeki kadının -kocası savaştan dönmemiştir- dünyadan kopuk, kucağında
bebeğiyle yaşadığı yalnız hali vurucudur, korkutucudur.
Filmin, pardon, romanın başındaki araba ve denge meselesini işleyen
satırlar da hoştu aslında, romanı bitirince tekrar okudum bu kısmı ve yazar
ilerleyen sayfalarda konuya dönebilirmiş, bu fikrin üzerine biraz daha gidebilirmiş, diye düşündüm. Ama bu
tabii ki tamamen yazarın, metni ortaya koyanın seçimidir; herhalde işin bir bölümü
de Eco’nun dediği gibi okura kalmaktadır. Üstelik şu da var: İyi bir yazar,
bazen yazmadıklarıyla da bize çok şey söyler.
Okuduğunuz bu blog metninin (benim için bile biraz uzun süren) yazılma / tamamlanma
sürecinde şunlar oldu: Umberto Eco aramızdan, Faruk Duman da timeline’dan
ayrıldı. Yazar bu arada kişisel okuma serüvenini anlattığı yeni bir deneme
kitabı yayımladı. Ve son olarak, Köpekler İçin Gece Müziği, Urla Belediyesince
düzenlenen ve bu yıl roman dalında verilen Necati Cumalı Edebiyat Ödülünü aldı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder