13 Mayıs 2015 Çarşamba

DAĞLARIN ŞENLİĞİ


Geçen akşam Prime Time dizilerinden birinde bir doktor hanım kollarında bayılmak üzere olan hastasına tokatlar atıp onu kendine getirmeye çalışırken bir yandan da çaresizce sesleniyordu: "Benimle kal, benimle kal!" Amerikan hastane dizilerinden alınma olduğunu düşündüğüm bu “benimle kal ifadesini şu çok sık şikayet edilen dublaj Türkçesinin yeni bir örneği olarak görmek mümkün. Hani ‘Kendine iyi bak’tan başlayıp Korkarım’larla süren o uzun zincire yeni bir halka.

Yadırgatıcı mı? Evet, bugün için öyle. Ama yakın bir gelecekte bu deyişin yerleşeceğini düşünmek için de yeterince delil var elimizde. Televizyonun ve sosyal medyanın dönüştürücü gücü çeviri Türkçesini ve pek çok başka yanlış kullanımı çok kısa bir süre içinde normal hale getiriyor. Yapay olan doğallaşıyor. Korkarım!


Öte yandan, Türkçe'nin mevcut olanaklarından yeterince yararlanmadığımız da bir başka gerçek. İhmal ettiğimiz ve bilip de kullanmadıklarımız bir kenarda dursun, Türkçe, çoğumuzun henüz hiç duymadığı atasözü ve deyimlerle dolu. Esendal'ın Küp Kırığı Pabuç Eskisi adlı öyküsünde geçen şu cümlelere bakalım:

-Hay körolası, dağların şenliği, bak şimdi de başhemşire hanımın saksısını devirdi. Yarın sen görürsün...

Öyküde bu sözleri hastabakıcı Selime söylüyor. Hastane binası olarak kullanılan dört katlı bir apartmandalar ve hademeler sakarlık yapıp duruyor. İlk okuduğumda bu ‘dağların şenliği’ ifadesi beni şaşırttı. Önce anlamadım ve ne yalan söyleyeyim onu, hay bin kunduz, gibi bir şey sandım (ki bu da başka bir Amerikan etkisiydi!) Gerçi bağlam burada da imdada yetişiyor, etrafı kırıp döken birine söylüyorsunuz bu lafı: “Hay, dağların şenliği” ; öfkelisiniz, dikkatsizliği canınızı sıkmış ve o kişiye çıkışıyorsunuz ama, nasıl denir, bunu o kadar şenlikli ve şirin biçimde yapıyorsunuz ki bir yandan da affediyorsunuz!

Ömer Asım Aksoy’un Deyimler Sözlüğü'nde Dağların Şenliği’nin anlamı  şöyle verilmiş:
     1.  Ayı
     2.  Kaba, terbiyesiz, anlayışsız kimse  

Esendal’ın öyküleri içerdikleri deyişler, deyimler ve atasözleri açısından birer hazine. Zaten Türk Edebiyatı bu açıdan çok zengin; pek çok örnek verilebilir ama sadece Sait Faik ve Yaşar Kemal desem, herhalde çok şey söylemiş olurum. Ya da, mesela, Orhan Kemal’in Bereketli Topraklar Üzerinde adlı romanının bu  bakımdan ne kadar bereketli olduğunu hatırlatabilirim.  Bu zengin kaynaklardan gün gün nasıl da uzaklaştığımız ve giderek nelere yaklaştığımız da sanırım ayrı bir tartışma konusu olabilir.

O zaman şu meşhur soruyu biraz değiştirelim: Hazinenin farkında mısınız?











1 yorum:

Bir dost dedi ki...

Bütün bunların sebebi lanet olasıca federaller doatum.

                    KİTAPLAR ÇEVRELER Bir Gazetecinin Edebiyat Adamı Olarak Portresi I. Metin Münir’in Zavallı Kalbimi Rahatlat adlı...