1 Mart 2015 Pazar

EVDE ÇALIŞIYORUM


Psikolojide ‘ödev endişesi’ diye bir konu başlığı var mı bilmiyorum ama bu tip bir kaygının çocukları ilkokula giden anne babalar arasında oldukça yaygın olduğu malum. Bizim de Aras daha anaokulundayken “Seneye bir de ödevler olacak!” diye dertlendiğimiz çok olmuştur. Bu yoldan daha evvel geçenlerden duyduklarımız bizi etkilemiş olmalı ki ben henüz o günlerde, şöyle bir ileriyi düşündüğümde, kendimi sıklıkla şöyle bir manzaranın içinde görüyordum: Masada oğlumun yanına oturmuşum, başımı iki elimin arasına almış önümde yükselen bitmek bilmez ödev yığınlarına bakıyorum ve durmadan olası öğretmenimize verip veriştiriyorum. Böyle bir ders çalışma deneyimi çekilmez olurdu doğrusu. Allah’tan korktuğumuz başıma gelmedi; Sinan öğretmenin bu anlamdaki dengeli yaklaşımı ve çocuklara ölçülü yüklenişi işimizi çok rahatlattı, kaygılarımızı (homework anxiety?) büyük ölçüde giderdi.


Tabii kolay değil gene de; daha çok erkek çocuklarında durumun böyle olduğunu duyuyorum: Aras kendisine ödev saatinin geldiği söylendiğinde yüzünü buruşturmaktan düşük yoğunluklu sinir krizleri geçirmeye kadar değişen farklı tepki biçimleri gösteriyor. Ama sonuçta, ne olacak, cürmü kadar yer yakıyor ve masaya bir şekilde oturduğunda -ağlamaklı ve ya öfke dolu- ‘olayın’ devamı geliyor, akış sağlanıyor ve ödev yaklaşık bir saate tamamlanıyor. Berrin’in geçenlerde dediği gibi: Her şey başlatana kadar!

Evde Çalışıyorum birinci dönem bizim evde en çok kurulan cümlelerden biriydi. Aslında bu haliyle bir cümle değil, bir ismi imliyor Evde Çalışıyorum; Aras’ın okulda kontrol edilen ödevler dışında her akşam bir kaç sayfasını yapmakla yükümlü olduğu kitabın adı bu. Bir tatil dergisi gibi hazırlanmış, aktivitelerin keyifli bir formatta sunulduğu bu güzel kitabı ben de benimsedim. Aras masaya oturduğunda önce okul ödevlerini yapıyor ve Evde Çalışıyorum’u sona bırakıyor, bunun sebebini de oradaki aktivitelerin eğlenceli olması olarak açıklıyor.

Bir insanın yaptığı şeyi sevmesinin, ondan zevk almasının önemli olduğu bilinen bir gerçek. Aras da Evde Çalışıyorum’daki alıştırmaları daha bir severek yapıyor. Bu sanırım onun öğrenme sürecini de hızlandıran bir şey. Albert Einstein’ın sevmek ve öğrenmek arasındaki ilişkiyle ilgili söyledikleri de bunu destekliyor. Einstein’ın 11 yaşındaki oğluna yazdığı şu satırlar Amerika’da birkaç yıl önce babalar günü için çıkan bir kitaptan:

Piyanodan keyif almana memnun oldum. Kanaatime göre piyano ve marangozluk senin yaşında birisi için en iyi uğraşlardır, okuldan bile iyi. Piyanoda genelde sevdiğin şeyleri çal, öğretmenin o şekilde yönlendirmese bile. Öğrenmenin en iyi yolu budur, bir şeyi keyifle, şevkle yaparsan zamanın nasıl geçtiğini anlamazsın. Ben bazen yaptığım işe öyle dalıyorum ki öğle yemeğini unutuyorum.

Nilay ve Aras sömestrde Denizli’ye gittiklerinde ben de birkaç öğleden öncemi okulun kütüphanesinde geçirdim (ama öğle yemeğini unutmadım!) Yazdığım şeyler üzerine çalıştım. Finaller ve tek ders sınavları bittiği için kütüphane nerdeyse bomboştu ve ben oradaki birkaç saatin aynı işi, mesela, evde veya bir kafede yaptığımda olduğundan birkaç kat daha verimli geçtiğini gördüm. Tanıdığım bir iki doktora öğrencisi de oradaydı, nerdeyse kampa girmişlerdi. “Kütüphaneye gelmek için en uygun zaman, hocam” dediler bana. Nilay bir ara mesaj atmıştı, ne yaptığımı soruyordu, kısacık bir mesajla cevap vermiştim ben de: Kütüphanede çalışıyorum.

Sonuçta diyorum ki çalışmak iyidir; evde olur, kütüphanede olur...  

Hiç yorum yok:

                    KİTAPLAR ÇEVRELER Bir Gazetecinin Edebiyat Adamı Olarak Portresi I. Metin Münir’in Zavallı Kalbimi Rahatlat adlı...