“Belki birlikte bir senaryo daha yazarız.
Ve daha başka senaryolar. Yaşadığımız sürece bir şeyler yapmak zorundayız.”
Bu
cümleler Tezer Özlü’nün Ferit Edgü’ye yazdığı bir mektuptan*. Tarih 3 Mayıs
1984, Türkçe’nin doruk romanlarından biri olan Hakkâri’de Bir Mevsim yeni filme çekilmiş, mektupta bundan sonra
yapılabilecekler üzerinde duruluyor. Tezer
Özlü özlemle ve kardeşçe yazıyor Türkiye’deki yazar/ yayımcı arkadaşına. O
dönem yaşadığı sorunlarını, geleceğe ait hayallerini anlatıyor Edgü’ye, ona içini döküyor. “Yaşadığımız sürece...”
diyor.
İki
edebiyatçının yazışmalarında, söylemeye gerek yok, güzel ve özenli bir dil var;
üstelik pek çok yazar ve eser adı geçiyor bu mektuplarda. Bunlardan biri de Peter
Handke’nin Mutsuzluğa Doyum’u. Orjinal ismi Wunschloses
Ungluck olan kitabı Türkçe’de yayımlamak isteyen Edgü, arkadaşından kitabın
adı için çeviri önerileri istiyor. Doğrusu Edgü’nünki Tezer Özlü’nün okurlarına, bugün iyice moda olan bir deyimle
söylersek, manidar gelecek bir rica; zira onlar, Özlü’nün, insanın mutlu olma
hali üzerine sıklıkla durmuş, mutluluk meselesiyle sürekli hesaplaşmış
(boğuşmuş mu demeli) bir yazar olduğunu bilirler. Mesela Yaşamın Ucuna Yolculuk’u okumuş olanlar, onun kimi satırlarından
fışkıran mutsuzluk, yabancılık ve yurtsuzluk (dilerim bir dahaki dünya futbol şampiyonasında ben de bu dünyadan gitmiş olurum) gibi temaları ele alışındaki
acı tadı hatırlayacaklardır. Tezer Özlü’nün, kitabın adı için Ferid Edgü’ye
önerdikleri arasında Mutsuzluğun Boşluğu, Mutsuz Bir Hiçlik, Mutsuzluğun
Durgunluğu gibi adlar var, ki anlaşılan kitabın yayımcısı bu seçenekleri pek
uygun görmemiş!
Peter
Handke’nin kitabıyla geçen Bayram tatilinde bir alışveriş merkezinde
karşılaştığımda bu yaz okuduğum Edgü-Özlü
yazışmalarını hatırladım ve hemen raftaki bu mutsuzluğa uzandım. Kısa bir anlatıydı elimdeki, incecik bir
kitap. Çocuklar X-Box’ta falan oyalanırken yarısını bitiririm, diye
düşünmüştüm. Ama gördüm ki içi beni yakan metinlerdenmiş. Sağlam, sıkı bir
anlatı dili kurmuş Handke, annesinin arkasından, onun anısına yazdığı bu iç
dökmede. Eser, kitabın arkasındaki yazıda ‘yazarın kariyerindeki en dolaysız ve yoğun
yapıtlardan biri’ diye tarif ediliyor. Cümleler tertemiz ve berraklar, kolay
tüketime kapalı, yeniden okumalara açıklar. Handke, annesinin gençlik yıllarını
anlatırken dönemin politik ve sosyal atmosferinin içine de sokuyor okuru. Mutsuzluğa Doyum, Ferit Edgü’nün
yayınevi olan Ada Yayınlarındaki ilk baskısından 29 yıl sonra şimdi Aylak Adam
tarafından basılmış.
“Annem beş çocuğun dördüncüsüydü. Okulda
zeki bir öğrenciydi, hocalar en iyi notları veriyor, düzgün yazısını
övüyorlardı, derken okul yılları da geçiverdi. Öğrenmek bir çocuk oyunuydu
yalnızca, şimdiyse büyüyünce, okul zorunluluğu ortadan kalkınca,
gereksizleşiverdi. Kadınlar artık evde kendilerini bekleyen evcilliğe alışmaya
başladılar.”
Tezer
Özlü yazdığı cevap mektubunun sonunda, kendi durumunu, ruh halini anlatırken söylediği,
öylesine aklına gelen Hiç Bir Şey İstememenin Mutsuzluğu’nu da eklemiş
listeye. Almanca bilmediğim halde -ve fakat şimdi kitabı bitirmiş olduğum için-
bu seçenek de fena gelmiyor bana, ama böyle bir kitap adının satış açısından tercih
edilmeyeceği de bir gerçek. Galiba kitabın mevcut ismi, Mutsuzluğa Doyum, en güzeli.
O
halde, neden aynı zamanda bu yazının başlığı da olmasın?
*Her Şeyin Sonundayım / Sel Yayıncılık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder