Nilay’la arada döndüğümüz
konulardan biri, belli bir yaştan sonra zamanın artık daha da hızla geçtiği. “Otuz
yaş eşik sanki” diyoruz, otuzdan sonra akışın hızlandığında hemfikiriz. Belki o
dönemeci geçenlerden fark edenler olmuştur: ‘Hayat arabasına’ bir şeyler oluyor
yirmilerin sonunda; sanki frenler boşalıyor, yokuş aşağı gidiyoruz ve gereksiz
biçimde hızlıyız artık.
Mesela ben, bu ara sıklıkla öğrencilerime “Bu örneği daha önce vermiş miydim?” veya “Bu konuyu konuştuk mu biz?” diye sorarken buluyorum kendimi. Bir yıl önceye ait bir olay bana daha geçen hafta yaşanmış gibi geliyor çünkü.
Sonra, Mina Urgan'ın anı
kitabında bu konuda yazdıklarını hatırlıyorum.
Urgan, fren boşalmasını 40’ ta başlatıyor, bize “Bunlar daha iyi günleriniz”,
der gibi:
Kırkına kadar yaşadığımız her olayın, bir yeri, bir önemi,
bir anlamı vardır. Kırkından sonra tempo inanılmaz biçimde hızlanır. Bir
bakarsınız daha dün olduğunu sandığınız bir şey on beş yıl önce geçmiştir. Bir
bakarsınız kucağınıza aldığınız küçük çocuklar kocaman delikanlılar, kızlar
oluvermiştir. Bir bakarsınız siz de altmış beş yaşına girivermişsiniz. İşte
yaşlılık o sırada başlar.
Sait Faik’in Sarnıç adlı bir öyküsü vardır. Bu, aynı
mahallede aynı liseyi bitiren, aynı çocukluk ve gençlik anılarıyla avunan
insanların öyküsüdür. Hatırlamaya ve hatıralara dair bir öykü olan Sarnıç’ta,
eski bir olay akla geldiğinde sorulan soru şudur: Hani,
hatırlar mısın? Bu soruya verilen cevap bilgece ve hüzün doludur: Hatırlamaz olur muyum? Hatırlamaz olur muyum?
Öyküde ve belki hayatımızda da hatıralar, onlar hakkında konuştuğumuzda hatıra olmaktan -biraz- çıkarlar sanki. Anlatmak, yeniden yaşamaktır bir bakıma. Anlatınca, ister sözle ister yazıyla olsun, geçmişimizle aramızda olan mesafe kısalır. Geçenlerde vefat eden Marquez’in otobiyografisine “Anlatmak İçin Yaşamak” adını vermesi boşuna olmasa gerek! Usta yazar bu kitabının girişine “İnsanın yaşadığı değildir hayat, aslolan hatırladığı ve anlatmak için nasıl hatırladığıdır” diye yazmıştır.
İyi hikayedir Sarnıç*. Anlatıcısı ‘zaman’ meselesini zamanla daha iyi anlar
ya da belki sadece anladığını düşünür. Hikayenin sonunda geriye baktığında –çünkü
bilirsiniz, iyi hikayelerin sonunda geriye mutlaka bakılır- kahramanımız, anılar
ve o geride kalan tüm şeyler artık her
nerede saklanıyorsa orayı bir ‘kurumuş hatıralar sarnıcına’ benzetir. Yaşını
başını almıştır artık , olmuştur bir
bakıma ve yalnızdır. Azıcık kulak kabarttığında bu sarnıca ‘bilinmez bir membadan akan şarıl
şarıl sesleri’ duymaktadır.
Oysa işin başında bu, böyle
midir? Gençlik her zaman vaat dolu değil midir?
Önümüzde hayat...Her gün başka bir uykuya yatıp başka bir rüya
göreceğiz. Halbuki zaman, ağır ağır bizimle beraber akan nehir, bir göle
varıyordu. Bu gölde biz akmıyor, dalgalanıyorduk. Yahut bana öyle geliyordu.
Çoğumuz evlenmiştik. Birbirimizi liseden beri bırakmayan dört arkadaş hepimiz
bir kız almıştık. Aynı mahallede oturuyorduk, aynı yolları tepiyor, evimize
varıyor; aynı kadını her akşam daha fazla sevmeye çalışıyorduk. Aynı mezarlık
karşımızda idi. Seneler böyle geçtiği
halde aynı sarışın, esmer, ayakları çıplak çocuklar hiç büyümeden aynı servi
ağaçlarına tırmanmaya çalışıyorlar, aynı ölülerin taşları arkasında saklambaç oynuyorlardı.
Birdenbire her şeyin bir saniyede duruverdiğini görmüştük.
Sarnıç’ı her okuduğunuzda
biraz daha derinleşen o özel öykülerin arasına koydum, orada tutuyorum. Bir de
bu öyküyü, bir büyük yazarın hikayesini kurarken yakın anlamlı sözcükleri aynı cümlede
birbirine yaklaştırmada ve yakıştırmada gösterdiği ustalık açısından inceleyen
akademik yazılar da yazılmış olmalı(ydı), diye düşünüyorum.
*Sarnıç bugün, bilenler
biliyor, oldukça dinamik bir dönem geçiren öykü dünyamızdaki dergilerinden
birinin adı aynı zamanda. Ne iyi ki bugün Türkiye’de öykü geleneğimizi yaşatan ve ileri taşımaya
çalışan -doyurucu ve dolu- pek çok dergi çıkıyor. Dünya edebiyatından
örneklerin de olduğu, yeni seslere yer veren, ilgilenen kişilerin akademik
anlamda da beslenebileceği bu dergilerden birinin, adını Sait Faik’in bir
öyküsünden almış olmasını anlamlı bir jest olarak görüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder