12 Aralık 2012 Çarşamba


DÜNYADA NEDEN HAVUZLAR VE DENİZLER VAR?

Dış dünyayla temasları arttıkça ve ufukları günler içinde genişledikçe çocukların sordukları sorular farklılaşıyor, karmaşıklaşıyor. Peki, beynimizin içindeki merak kıvılcımı ilk ne zaman çakıyor, bu mekanizma nasıl çalışıyor? Şöyle düşünüyorum: Kafamız aslında zaman, var olmak, bir nedeni olmak gibi konulara çok küçük yaşlarda takılıyor. Büyük çoğunluğumuz büyüdükçe bu sorulara kendimize göre, ‘mahallemize’ göre cevaplar buluyoruz ya da boş veriyoruz. Ama zaman zaman bu cevapları çok arayıp hiç bulamayanlar da oluyor. Tarih onlara ‘varoluşçu filozof’ adını veriyor.


Ben de yakın çevremden (!) duyduğum bu tip birkaç soruyu derledim, düşünce tarihimize bir katkı olsun diye burada kayda geçiriyorum:

Dünyada neden havuzlar ve denizler var? : Bir yaz tatilinde havuz sefası sonrası duş alırken bir çocuğun aklına böyle bir soru gelebiliyor. Çocuklar her şeyi anlamlandırmak, bir yere konumlandırmak istiyorlar. Şu neden var, bu neden var? Bu sorunun ilkini aslında bir ‘kaka seansı’ sırasında duymuştum: ‘Dünyada neden tuvaletler var?’ Verdiğim cevabı uzun uzun burada anlatmayı gereksiz buluyorum!

Herkes ölünce ne olacak?: Öyle oyun oynarken, bağırıp çığlık atarken güm! diye gelen bir soru. İnsan reklâmdaki Şener Şen gibi eğilip ‘Dondurma yer misin?’ diye sormak istiyor. Az sonra anneannesine söz konusu soruyu aktarıyorum. O da ‘Hiç herkes birden ölür mü, oğlum?’ diyor.  

İnsanlar yokken, bu çayırlar yokken, ağaçlar yokken, inekler yokken… ee… o zaman insanlar nerede yaşıyordu? Pamukova’dan gelirken Akçay’dan Sapanca‘ya sapıyoruz. Etraf yemyeşil. İnekler de var, çayırlar da. (Ay)dede, babaanne herkes arabada. O zaman durun ben şöyle sıkı bir bulayım şunlara.

Her şey günah, de mi baba?  Okuldaki arkadaşlarından, sitedeki ağabeylerinden duyduğu bölük pörçük şeylerden kopup gelen bir soru. Bir şeyler öğrenmiş, biliyor ama ne bildiğini bilmiyor. ‘Her şey günah olur mu, oğlum?’ diye geçiştiriyorum. Sonra başka soru gelmiyor. Ama sanırım bizim de günah ve sevaplardan bahsetme yaşımız gelmiş. De mi Aras?

Allah nerede yaşar? Nilay’ı okula bırakırken akşam ne yiyeceğiz diye soruyorum.         (Evliliğimiz, görüldüğü gibi, ilk günkü romantik seyrinde ilerliyor.) O da ‘Allah ne verdiyse…’ diye yanıtlıyor. Az sonra arkada oturan Aras soruyu patlatıyor. Ben bir şeyler anlatmaya çalışırken başka bir soruyla sözümü kesiyor: Kafada mı yaşar diyor?

-Sizin düğününüz olurken ben nerdeydim? Another ice-cream, son?

-Burada sadece her şey mi var? Aras, ne diyorsun Allah aşkına?


Hiç yorum yok:

                    KİTAPLAR ÇEVRELER Bir Gazetecinin Edebiyat Adamı Olarak Portresi I. Metin Münir’in Zavallı Kalbimi Rahatlat adlı...