Başlık Bülent Ortaçgil'in Bahar Türküsü adlı şarkısından. Bu kış kara doyduk ve işte nisan ayı, yağmurlarıyla geldi yine. Yağan yağmur Ortaçgil'in bu şarkısının bir şiir güzelliğindeki sözlerini dilimin ucuna getiriveriyor hemen. Sadece birkaç yıldır burada olanların bunu garipsediklerini görüyorum, ama aslında Adapazarı hep bir yağmur şehri olmuştur. Kış boyu süren ve belki Temmuz'a kadar belli aralıklarla devam eden yağmurlar başka şehirlerden gelmiş olanları nasıl da şaşırtırdı! Fakat bu durum bir süredir değişmişti, yağmursuz ve şaşkındık. Merak ettik sorduk: Küresel olarak ısındığımızı söylediler bize!
Birkaç yıl önce bir nisan akşamüstünü hatırlıyorum. Büyük bölümü şaşırtıcı derecede kuru geçen uzun bir kıştan sonra sessiz bir yağmurun başladığını görünce sevinçle dışarı çıkmıştık. Bulutlar ortalığı karartamayacak kadar uzaktaydılar. Güneşi görüyorduk ama hissetmiyorduk. Bahçede usul usul yağan yağmurun altında bir süre öylece durduk. Dünya, ya da bizim bahçemizdeki dünya, o an gümüş grisi bir renk almıştı ve tüm kuraklık ve felaket haberlerinin arasında bizi neşeli ve iyimser yapmıştı. Sanki doğal felaketlerle ilgili bir sürü yapay habere karşı bir koruma kalkanı altındaydık.
Ortaçgil'in şarkılarını (haklı olarak) çok yavaş bulan ve bu şarkıların kan şekerlerini düşürdüğünü (biraz abartarak) iddia edenler için, Bahar Türküsü'nün, müziğini olmasa da, sözlerini buraya alalım:
Bahar geldi, kendimi seçtim
Kuşlar uçtu, kendimi aştım
Seni ben yanımda bulunca
Değiştim güzelleştim
Söz etsen, yüzüm gülse
Gel desen
Yağmur yağdı, içim temizlendi
Toprak koktu, içim renklendi
Seni ben yanımda bulunca
Herşeyim çiçeklendi
Ses etsen yüzüm gülse
Gel desen
'Bir şiir güzelliğindeki sözleri' derken yanılmış mıyım? Zaten Ortaçgil de bir başka şarkısında 'Şarkılar bir şiirdir çoğu zaman' diyor (Şarkılarım Senindir), muhtemelen en çok da kendi eserlerini kastederek:
Özenle seçilmiş sözcükler
Yüzlerce aday arasından
Sıkıştırılmış bir tuğla gibi
Artık ayıramazsın birbirinden
Şarkılar bir şiirdir çoğu zaman
Ben bir şairim işte o zaman
Bu bence şiir için nefis bir tarif. Aynı şarkıda şu da geçiyor: 'Şarkılar bir renktir çoğu zaman / Ben bir ressamım işte o zaman''. Hemingway de yazmanın verdiği zevk için 'sözcüklerle boyamak' (paint in words) dermis. Öyle ya, hep bilinir, yazmak, resim çizmek gibidir. Güzel bir yazı, gözümüzün önüne bir tablo, bir olay veya bir portre getirir çoğu zaman. Biz de bugün, madem ki konumuz yağmur, şöyle birşeyler çizelim o zaman:
Çok eski zamanlarda kırda bir kulübe hatırlıyorum. Bu kulübe, pamuktan bir ovanın tam ortasındaydı. Buraya sonbaharda, vefalı bir dostun düzenli ziyaretlerine benzer bir şekilde, pazar günleri mutlaka yağmur yağardı. Kulübenin içindeki iki kişi sessiz bir müziğe eşlik ederek dans ederdi. Böyle zamanlarda yağmur, güzel ve hafif bir koku getirirdi kulübenin içine ve bu koku, dansın devamını sağlayan, plağı döndüren yaşam kokusuna karışırdı. Yağmur, tıpkı dünyanın ilk günündeki gibi, çok güzeldi! Pencereden uzak tepelerdeki yalnız ağaçlar görünürdü. Bu ağaçlar, yılın bu mevsiminde tüm yapraklarını dökmüş olurdu ve bu da onların kış uykusuydu. Ve işte baharla birlikte onların da içleri temizlenecek ve renklenecekti.
Ortaçgil'in şarkılarını (haklı olarak) çok yavaş bulan ve bu şarkıların kan şekerlerini düşürdüğünü (biraz abartarak) iddia edenler için, Bahar Türküsü'nün, müziğini olmasa da, sözlerini buraya alalım:
Bahar geldi, kendimi seçtim
Kuşlar uçtu, kendimi aştım
Seni ben yanımda bulunca
Değiştim güzelleştim
Söz etsen, yüzüm gülse
Gel desen
Yağmur yağdı, içim temizlendi
Toprak koktu, içim renklendi
Seni ben yanımda bulunca
Herşeyim çiçeklendi
Ses etsen yüzüm gülse
Gel desen
'Bir şiir güzelliğindeki sözleri' derken yanılmış mıyım? Zaten Ortaçgil de bir başka şarkısında 'Şarkılar bir şiirdir çoğu zaman' diyor (Şarkılarım Senindir), muhtemelen en çok da kendi eserlerini kastederek:
Özenle seçilmiş sözcükler
Yüzlerce aday arasından
Sıkıştırılmış bir tuğla gibi
Artık ayıramazsın birbirinden
Şarkılar bir şiirdir çoğu zaman
Ben bir şairim işte o zaman
Bu bence şiir için nefis bir tarif. Aynı şarkıda şu da geçiyor: 'Şarkılar bir renktir çoğu zaman / Ben bir ressamım işte o zaman''. Hemingway de yazmanın verdiği zevk için 'sözcüklerle boyamak' (paint in words) dermis. Öyle ya, hep bilinir, yazmak, resim çizmek gibidir. Güzel bir yazı, gözümüzün önüne bir tablo, bir olay veya bir portre getirir çoğu zaman. Biz de bugün, madem ki konumuz yağmur, şöyle birşeyler çizelim o zaman:
Çok eski zamanlarda kırda bir kulübe hatırlıyorum. Bu kulübe, pamuktan bir ovanın tam ortasındaydı. Buraya sonbaharda, vefalı bir dostun düzenli ziyaretlerine benzer bir şekilde, pazar günleri mutlaka yağmur yağardı. Kulübenin içindeki iki kişi sessiz bir müziğe eşlik ederek dans ederdi. Böyle zamanlarda yağmur, güzel ve hafif bir koku getirirdi kulübenin içine ve bu koku, dansın devamını sağlayan, plağı döndüren yaşam kokusuna karışırdı. Yağmur, tıpkı dünyanın ilk günündeki gibi, çok güzeldi! Pencereden uzak tepelerdeki yalnız ağaçlar görünürdü. Bu ağaçlar, yılın bu mevsiminde tüm yapraklarını dökmüş olurdu ve bu da onların kış uykusuydu. Ve işte baharla birlikte onların da içleri temizlenecek ve renklenecekti.
1 yorum:
bize bu güzel tabloyu seyrettirdiğiniz için teşekkürler hocam...
Yorum Gönder