Gönderen: Enis Batur'u
Enis Batur ilk kez 1991'te 'göndermiş.' Kısa denemelerden oluşan kitap mektup
izleği üzerinden ilerliyor. Yazmak ama göndermemek, almak ama açmamak, bir
şişeye koyup denize bırakmak; başkasının olanlar, üzerine görülmüştür mührü vurulanlar, zamanında
gelmeyenler, kaybolmuş olanlar- hadi bir tane de ben ekleyeyim-
bir ayrılık objesi olarak mutfak masasının üstüne bırakılanlar.
Ne çok şey varmış mektup üzerine
konuşulacak / yazılacak!
Artık iyiden iyiye arkaik olmaya
yüz tutmuş, çocuklarımızın özellikle istemedikleri sürece kullanmayı
seçmeyecekleri bir iletişim biçimine ağıt yakmak değil burada amacım.
Teknolojinin önlenemez yükselişi sürüyor; bize de ona yetişmeye çalışmak
kalıyor. Öte yandan mektup, bir edebiyat türü olarak cazibesini hep koruyacak,
diye düşünüyorum. Okuyanlar için de yazanlar için de. Ola ki ileride yazarlar
öykü ve romanlarını bu tür içinde sunarak iletmeye devam edecekler ara ara.
Sevgili Falanca, diye başlayan mektuplar roman ve öykü biçiminde karşımıza çıkmaya devam edecek. Enis Batur'un denemeleri mektubun tarihteki rolünü ve yazınsal gücünü bize yeniden hatırlatıyor. Pier Loti'den Holderlin'e, Halid Ziya'dan Kafka'ya uzanan bir
posta hattındasınız; bir mektubu okuduktan sonra onu kutusuna koyup diğer zarfı açıyorsunuz. Mektup ve onun çağrıştırdığı her şey üzerine kısa, güzel
yazılar bunlar.
Mektup, yazının olanaklarını
olabildiğince önümüze sunan edebiyat biçimlerden biri. Yazıyla bir şey
anlatmanın keyfi, bazı sözcüklerin bir araya geldiklerinde yarattıkları görkem
(bkz. bu yazının başlığı) ve kimi cümlelerle içimize işleyen büyü, pekala
mektuplar içinde (de) ulaşmaya devam edecek okuyucuya. Yazıya başlık olarak
koyduğum cümle de yerine ‘zamanında’ ulaşmamış mektupların insanların hayat
çizgilerini belirlediği bir romandan, Malcolm Lowry'nin Under the Volcano'sundan bir
alıntı.(İleten:Enis Batur)
Mektuplar kalır: E, Elmanın
İçi de henüz okuma yazmaya
bilmeyen bir çocuğa yazılmış bir tür mektup değil mi, şunun şurasında?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder