7 Şubat 2014 Cuma

“BANA YAŞAMINDAN BİR ŞEYLER KAT”

     Kitap okumanın iç dünyamıza sağladığı katkılar ve Yazı’nın değiştirici / dönüştürücü gücü üzerine pek çok şey yazılıp çizilmiştir. Sinema sanatı da bu verimli konuya dair epey şey söylemiştir, söylemektedir.* Benim yenilerde izlediğim bir Fransız filmi olan Margueritte’le Öğleden Sonraları okuma sevgisini işleyen bu tip filmlerin belki de en iyi örneklerinden.


       Ben filmi izledikten sonra Şafakta Verilmiş Sözüm Vardı’nın ilk bölümlerini yeniden okudum. Bu, 95 yaşındaki Margueritte’in parkta genç arkadaşı Germain’e (kendisi ellilerindedir!) öğleden sonraları bir araya geldiklerinde okuduğu kitaplardan biri. Filmin üstteki afişinde de görüldüğü gibi, birbirini pek tanımayan iki kişi bir parkta oturup kitaplar ve hayat hakkında konuşuyorlar. Bu açıdan filmde işlenen ana izleğin insanlar arasında bağ kuran bir nesne olarak kitap olduğunu söyleyebiliriz. Ve oradan da belki aynı yoldan kişinin kendisiyle kurduğu bağa geçebiliriz. Yönetmen: Jean Becker. Yapım Yılı: 2010. Anlatımını okuma sevgisi ve okuyarak değişme temaları üzerine kuran filmin başrollerinde Gerard Depardieu ile Gisele Casadesus var. Diğer önemli roller kitaplar, sözlükler ve güvercinler arasında paylaşılmış!



Roman Gary’in otobiyografik eseri olan Şafakta Verilmiş Sözüm Vardı’da yazar, annesinin kendisine beslediği yoğun sevgiyi ve ona duyduğu sonsuzu güveni anlatır. Bu sevginin çocukluğunu, hayatını nasıl şekillendirdiğini zaman zaman mizahi bir dil kullanarak işler. Öte yandan, filmdeki karakterimiz Germain, bu tip bir sevgiden hiç mi hiç nasibini almamış bir adam olarak yaralı çocukluğunun izlerini bugüne taşımıştır. Tahsili yarımdır, kitaplardan anlamaz. Okumakla falan pek işi yoktur. Ta ki bir öğleden sonra parkta güvercinlerin başında oturan Margueritte ile tanışana kadar. Aralarında kurulan ilk bağ Camus’nün  Veba’sıdır.


Bir gün Margueritte elinde bir sözlükle gelir parka. Artık yaşlandığı için yolculuklara çıkamadığını, ama sözlükler sayesinde kelime kelime seyahat edebildiğini söyler Germain’e. “Bazen bir labirentte kayboluruz. Durup düşünürüz” der. Genç arkadaşına hediye eder sözlüğü. Germain’in sözcüklerle imtihanı başlamış olur böylece.

Bir cümleyle özetlemek gerekirse, bir gün parkta kendisine bir kitap okunur ve Germain’in hayatı -hayatı olmasa da ona bakışı, onu yorumlayışı - değişir. Germain kitapların ve sözlüklerin yaşamına getirdiği açılımlardan ziyadesiyle memnundur. Tersi bir durumun bir mahrumiyet ve kuraklık hali olduğunun farkına varmıştır. Bu açıdan filmin sonundaki monolog pek anlamlıdır. Onu kaybediyor gibi olduğunda Germain, Marguirette’e “Daha gitme” der. “Henüz vaktin var. Gitme ve bana yaşamından bir şeyler daha kat.”


* Bu konuda kapsamlı ve geniş katılımla oluşturulmuş bir liste için: http://konserveruhlar.wordpress.com/2014/01/25/icinde-okumak-yazmak-gecen-filmler/




                    KİTAPLAR ÇEVRELER Bir Gazetecinin Edebiyat Adamı Olarak Portresi I. Metin Münir’in Zavallı Kalbimi Rahatlat adlı...